Bu yazıyı sırf muhterem diyetisyenim İldeniz Hanım rica ettiği için yazıyorum. Dedi ki "Dilin çok güzel, neden bloga devam etmiyorsun.", dedim "Sen iste bebeyims.". Tabii tam olarak böyle olmadı ama ben yine de böyle anlatayım. Ancak anlatımımın iyi olduğunu söyledi bakın, orası yalan değil.
Madem yazıyı diyetisyenim istedi, ona göre bir şeyler yazmalı. Mesela eski diyetisyen anılarını anlatmalı. Onun için çok sıkıcı olacaktır diye korkmuyor da değilim. Belki de sıkıcı olmaz.
Kilo maceram ile başlayayım sizlere anlatmaya. 2005 yılı, 18 yaşındayım. Daş gibiyim daş! Üniversiteye başlamışım, boy 174, kilo 60. Üst beden 36, alt 40. İyi de spor yapıyorum, her türlü ağırlığı kaldırabileceğime dair de gereksiz bir özgüvenim var o günlerde ki kaldırıyorum da. Örneğin o yıllarda bir gün sınıfın olduğu balkonda goygoy yaparken bir arkadaş bayılıp kucağıma düştü. Kızı kucaklayıp 3 kat aşağı, revire indirdim. Herkes şaş şaş bana bakıyor. Fırat Hoca oğlanlara bağırıyor "Ulan hayvan herifler, kızın kucağından alın hastayı." diye. Ama ben kopturup revire uçtuğum için alamıyorlar. Sixpacksler (Sixpackler mi demeliyim yoksa, sonuçta "s" çoğul.) belirmiş karnımda. Böyle kuzene falan artizlik yapıyorum memlekete gittiğimde. Elbise almış, ben deniyorum. Dümdüz karın var, diyorum ki "Üşenme, spor yap. Bak karnım düzgün olduğundan nasıl durdu." Yemin ederim geç ergenlik. Gençken herkes biraz mal ve düşüncesiz oluyor. Olmadığını iddia edenin de alnını karışlarım.
Yıl oluyor 2006. 65 kilo olmuşum. Okul üç dönem. Hep oturuyorum. Öyle yürüyüş falan yok. Zannediyorum ki o kaslar sonsuza dek benimle alşksdşlkasd Hâlâ spor yaptığımda hamlamıyorum kolay kolay. Mide rahatsızlığım başlıyor, devamlı yanma ve istifraya rağmen "Amaaaan nasılsa boşalıyor." deyip deyip hapur hupur yiyorum. Hareketsizliğe rağmen iştahta bir azalma yok. Bu arada regl dönemlerim zıbıtmaya başlıyor. Saçma sapan bir kıllanma söz konusu. Kuzenin doktora gidiyoruz, "Ya ona düzensizlik denmez, gençsin zamanla düzene girer, bu kadar kıl herkeste olur." falan diyor. Tamam diyoruz, ne diyeceğiz. Doktorlar canımız. Aynı yıl hapkidoya başlamışım. Kilo vermesem de vücudum sıkılaşıyor, kaslarım kuvvetleniyor. Hoca benden Avrupa şampiyonu çıkaracağını iddia ediyor. Hapkidoyu bırakışım başka bir anının konusu.
Geliyoruz 2007 yılına. 70 kilo oluyorum. Ama karın falan çıkmamış. Karın çıkmayınca öyle gözüme çok da anormal gelmiyor kilom. Ben goy goy muhabbet devam. Regl düzensizliği de devam. Başlarda hiç doktor görememiştir falan diye düşünmüyorum. Sonuçta kuzenin doktoru iyi bir doktor. Aynen yemeye devam. "Salatadan öğün mü olurmuş? Ben onla doymam." artizlikleri. Her gün en az bir kutu kola. Arada mide hapı da yutuyorum, doktor vermiş artık. Ancak zahmet edip de beslenme ile düzelteyim, yok. Hâlâ hareketli bir insanım. Sağa sola koşuyorum. Daim kabız olan bünye kronik kabızlığa adım atmış, teşhis konmuş.
Ve 2008... Kilo 75. Artık teşhis konuyor. Doktora gidiyorum, diyorum ki "Regl düzensizliğim var ve çok kilo aldım." Canım doktor diyor ki "Düzensiz değildir, sana öyle gelmiştir.". Diyorum "Cnm, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı arasında hiç regl olmadım." "Aaaa!" diyor, "gerçekten düzensizmiş.". Tahliller yapılıyor, ultrasonlar bakılıyor. Deniyor ki polikistikover sendromun var. Diyorum ki o ne ola? Diyorlar ki minnak kitlelerin var hep yumurtalıklarda, onlardan dolayı düzensizlik oluyor. Düzensiz oldukça hormonlar bozuluyor, onlar bozuldukça daha düzensiz oluyorsun." Veriyorlar doğum kontrol hapını. Allah'ım, iştahımı açıyor hap ama bir hafta sonra kendim için doğru saati bulup açlık krizi modunu uykuda geçirir oluyorum. O krizi kontrol edince kilo da veriyorum. Kontrole gidiyorum, başka doktor var. Tahlil istiyor, kortizol yüksek çıkıyor. Tetkik falan yine, ilaç etkisi ile yükselmiş diyor. Sen diyor, haftaya bi daha gel. Gidiyorum bir hafta sonra tekrar. Endokrindeki süslü kadın doktorlar arasında kalıyorum. Götümü başımı mezura ile ölçüyorlar. Böyle denişik bir alete sokup vücudumdaki yağı ölçüyorlar. Karın bölgemde yağ düşük çıktığı için iyisin iyisin diyorlar. Poponun maşallahı varmış, diyorlar. Ama demiyorlar ki bu bölgedeki yağlanmaya dikkat et asşldkalşsd kim, niye desin zaten.
6 ay hap kullan, 6 ay bırak ile geldik mi 2010'a. Kilo 75-76 arası oynuyor. Panpacım Salih'le ara ara dışarlarda muazzam yemekler yiyoruz. Azıcık şişsem annem "Bu ara Salih'le çok takılıyorsunuz herhalde?" diyor. Ara ara bayılmalar falan başlıyor. Hızlı hareket edemiyorum. Önce nörolojiye gidiyoruz, kardiyolojiye geç dese de beyinle ilgili tetkikler de yapılıyor. Net şekilde migren teşhisim konuyor zira ayda 13 gün atak moddayım. Kardiyolojiye gidip romatizmal aort mitral kapakçık yetmezliği deniyor. Ancak bayılmaları bu yapmaz henüz deyip takıyorlar holteri. Nabzın günlük ortalaması 98 çıkınca ilaca başlanıyor. Hızlı yürüsem kulağımda kalp kapakçıklarının kan kaçırma sesi. Koşamıyorum zaten. İki katın üstünde merdiven çıkamaz olmuşum. İyice salıyorum kendimi.
2011'de kilo aynı. Ancak 2012'ye gelince bir ay resmen günde 1 öğün beslenirken oluyorum 82 kilo. Memlekete gitmişiz, anne tarafı dedem diyor ki "Kızım, bu kadar yeter. Artık daha kilo alma, çirkin olur." Hiçbir şeye yorum yapmayan dedem bunu deyince diyorum ki evet evetkilo verme vakti gelmiş de geçmiş. O zamana kadar sadece kola kesme ile kilo veren ben, kendimce yememe dikkat etsem de kilo veremiyorum. Yine regller eğlenceli. Yine bir hastane macerası. Diyorlar ki bana "diyet yapman lazım." e yapalım diyorum. Hayatımın ilk diyetisyeni. Hastane içinde dünya şekeri bir kadın. Kilolu. Benim mantığımda diyetisyen zayıf olmak zorunda değil. Önemli olan bilgisi. Benim de diksiyon sertifikam var da insanlarla konuşurken dikkat mi ediyorum konuştuğuma? Ancak başkası sorsa etse neyin nasıl telaffuz edilmesi gerektiğini açıklarım. Yılların redaktörüyüm ancak tivitırda uymam. Bilmekle insanın kendisinde uygulaması aynı şeyler değil. Önemli olan bilgi. Her neyse. Diyor "Sevgili bul, bak nasıl kilo verirsin. Ben kocamla sevgiliyken çok kilo vermiştim. Evlenip insan birbirine doyunca kilo alıyor." Evliliğe bakışta yeni bir açı kazandırmıştı bana şalskdlşaksd
Bu kadının verdiği diyet ile 65 kiloya düşüyorum. O dönem bir de abimin yanında Kocaeli'de 4 ay geçirince pek de güzel veriyorum kiloları. Abim hafta sonları diyetimdeki ekmeği düşünerek krep falan hazırlıyor. Spor yapıyoruz, 8 kiloluk dambıllarla alt kol çalıştırıyor. 4 ayın sonunda Ankara'ya dönüp diyetisyene gidiyorum. Benim diyetisyen gitmiş, zayıflıktan kırılan, yaşlıca bir ablamız gelmiş. Trip atıyor, bu liste ile kilo veremezsin diyor. Verdim demem onun için bir şey ifade etmiyor. Devamlı veremezsin diyor. 1200 kalorilik bir diyet veriyor. O yaştaki bana 1200 kalorilik diyet yaptıramazdınız. Soğuyorum. Diyeti bırakıyorum. Aradan zaman geçiyor, yavaş yavaş alıyorum yine. 2014'te yine bir devlet hastanesinin diyetisyenine gidiyorum. Bu sefer dahiliye diyor, gitmelisin diye. Kısa boylu bir dayı var. Boyumu ölçüyor, "164 cm" diyor. Benim boyum 174 diyorum, "Sen kendini uzun mu sanıyorsun?" diyor ters ters. Çok da ciddi boyumun 164 cm olduğunda. Kilomu kollu kantar ile ölçüyor, diyor 80, diyorum eve 74 çıkıyor. "Zayıf mısın ki sen?" diyor. Kendisi şişman. Bir liste veriyor, biliyorum kendimi, onunla kilo alırım gerçekten. Yapmıyorum tabii ki. Diyetisyenin boyum için söylediklerini dediğim 164'lük arkadaşım "Sen 164 isen biz pigmeyiz." diyor. "Kuzenim diyetisyen, bir ona soralım." deyince kuzeni ile buluşuyoruz. Bir liste hazırlıyor. 69 kg oluyorum. Sonra tabii ben yine bırakıyorum. Çünkü yağlı yağlı, hamurlu, etli yemekler ve sütlü tatlılar benim için bir yaşam stili.
Sonunda geliyoruz 2017'ye. Artık gerçekten vermem lazım kilo. Yaş 30'a gelmiş. Metabolizma yavaşlayacak. Şimdiki diyetisyenimi söylüyor bir arkadaş. Eve de yakın, 2,5 km. Yürürüm diyorum. Gidiyorum. Vallahi dünya şekeri. Derdini anlıyor, aç bırakmıyor. O kadar ki tokluktan bıkıyorum diyet boyunca. O en son 64 kg olduğumu görüyor. Mesailer, bilmem neler derken gidemez oluyorum. O göremese de 60 kg'a iniyorum yıllardan sonra. Masabaşı işin de Allah'ındayım bu arada. 2014'te bir başlamışım, kurutulamıyorum bitmeyen mesailerden. O da iyice götümü başımı oynatıyor.
2020 yılında hemen pandemi öncesi susadığım için günde 5 litrenin üzerinde su içmeye başlayınca bende sorun var diyerek endokrine gidiyorum. Önce doktor dediklerime inanmıyor. Tahliller yapılıyor, şeker yükleniyor vs. Reaktif hipoglisemi teşhisi konuyor. Şeker yüklemesinin 2. saatinde glukoz 50'ye düşmüş de :). Sonuca bakan tahlili isteyenden farklı. Nasıl böbreklerine bakmaz, böbreğe vurur bu hastalık diyor. Gülmemek için kendimi tutuyorum. Böbrekte sorun çıkmayınca beni hemen diyetisyene yönlendiriyor hastane içinde. Diyetisyene geçiyorum. Diyetisyenin boy ölçmeye ekipmanı yok, boyumu soruyor. Diyetisyenin kilo ölçmeye ekipmanı yok, kilomu soruyor. Bakınız, diyetisyenin yok (2022 ekimde aynı hastanede anestezi uzmanının da yoktu.). Bana bir liste veriyor. Çıkıyorum. Diyorum ben İldeniz Hanım'a gideyim. Onunla başlıyorum ancak pandemi başlayınca, o aptal korku telaş bilmem ne, ben yine bırakıyorum.
Geliyoruz pandemiye. Tüm yasaklara uyan sevgili teorx bu konuda da tüm yasaklara uyuyor. Hayatının ilk yağlamasını, Pekin ördeğini, ekmeğini ıvırını zıvırını yapıyor. Dışarı çıkıp yürümeyince de alıyor Allah alıyor kiloları. 2023'te yine geliyoruz 75 kiloya ve bana tekrar diyetisyen yolları. 2023 aralıkta İldeniz Hanımcığıma gidiyorum tekrar. 2 ay diyet yapıp tezle uğraşmaktan yemek yapamadığım için bırakıyorum. Tez falan bitip, ay menisküs ödemi, ay boyun bel toplam beş fıtık, ay aman saçma salak hastalıklar ile başına çörekleniyorum. Hâlâ bana gülümseyebilmesine şaşkınken ben, insanlar nasıl hâlâ eski diyetisyenime gidebildiğime şaşırıyor. Diyorum, o çabaladı hep, mutlu sonun onun elinde gerçekleşmesi lazım. Diyetisyenin başaramamış diyene sövesim geliyor çünkü sorunlu olan benim. Ben kendimi bildiğim için ona göre yargılıyorum insanları. Kendi suçumu nasıl başkasına atayım?
Yine yemek yapma arzusu pek duymadığımdan protein tozu falan yaşıyorum. Eskisi kadar çok yemiyorum. Sadece canım ara ara ssk dürüm, iskender falan çekiyor. Onun da dönemi var zaten. Pilatese ve yürüyüşe anca başladım. 1 ayda 4,1 kg gitti ki 6 kg hedefliyorduk. Bu da 37 yaş saçmalaması olsun, yürüyüş yapamıyordum o da etken tabii. Bu diyet mutlu sonla biterse ki bu da bana bağlı tabii, burada sevinç naralı bir şeyler yazarım yine. Ancak beni ilk defa bir miktar aç bıraktığını itiraf etmem de gerek.
Canım İldeniz Hanımcım, siz dünya tatlısı bir bireysiniz. Buradan de belirtmek isterim :)
Herkese yakşamlaaaaar!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder