24 Haziran 2014 Salı

bir tatlı huzur alınmış bir akşam



evin boş bir tepeye bakan balkonuna oturdu. nargilesinin közünü yerleştirdi. çayı olmak üzereydi. biraz duman çekme çabası ile nargileyi açtı. saatine baktı, 20 dakika olmuştu çayı demleyeli. "bisssmillaahhh" deyip yerinden doğruldu, ocağa yanaştı, raftan ince belli bardağını alıp tezgaha koydu. bir "bismillahhhh" daha çekip çayını doldurdu. bardağına altlık almadan balkona geçti. bir şey eksikti. "pisküvi!" dedi. gitti, tabağında bim'den aldığı bisküvilerden bir karmaşa yarattı. sırıtarak tekrar balkona geçti. sonra bisküvileri çaya banıp yerken nargilesinden birkaç fırt çekti. o gün olanları düşündü. herkes için içinden bol bol "pezevenk" ve "orospu" dedi. birkaçının arkasından da demişti birilerine zaten. umursamadı. ne de olsa her daim kendisi haklı idi.
en yakın arkadaşı sevgili "yapmıştı". onu düşündü. yalnızlığına kederlenip "ulan yine tavlayamadık birini" dedi seslice, dumanı savurdu. karpuz suyu az, tütünü sert olmuştu nargilenin; genzini yaktı. biraz zaman geçti. çay acımaya başladı. tekrar bir çay daha demledi. gece yarısına yaklaşmıştı. "tivitır'a gireyim bakalım" dedi. birkaç yeni farovır vardı. ikisi hatun. nasıl yürüyeceğini düşündü hatunlara. tanımıyordu ama uğraşmazsa da yalnız ölecekti. o da istiyordu artık birisi ile evlenip yüzüklü parmaklarını kapak resmi yapıp "çok şükür, allah muvaffak etsin" demeyi feyste. "erken boşalma sorununu çözmeden nereye muvaffak olucam ulan" dedi içinden, sonra da "kimseye çaktırmamalı" diye düşündü. 
düşündü, düşündü. nasıl yürümeliydi. hemen dm'den yürüyemezdi. onun gibi bir romantiğe, duygu insanına, muhafazakara yakışmazdı. "önce" dedi, "biraz şiir paylaşayım." odasına gidip sezai karakoç, necip fazıl, ibrahim tenekeci, ismail kılıçarslan, osman konuk kitapları ve birkaç sayı itibar dergisi aldı. başka şair ve dergi bilmesine gerek yoktu. çünkü muhafazakarlar sadece bunları bilmesini yeterince "entelce" görüyorlardı. gerekli ortamı sağlıyorlardı bu şairler ve dergi.
açtı ve bakmaya başladı, nasıl dizeler paylaşmalıydı tivitırda. "uykudur tanrının en hayırlı evladı" hımmm, bunu yatarken yazmalıydı. bir köşede dursun. "güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem / eline sağlık tanrım leyla çok güzel olmuş / tanrım eline sağlık, dünya da çok güzel olmuş / keşke biraz ölmesem." bunu daha 2hafta evvel yazmıştı. olmazdı. arandı arandı... "kul vefasızsa kader ne yapsın diyememekten /korkuyorum allah'ım ve görünürde bir yorgan yok" yazdı. daha vurucu olacağı kesindi. "çile'den mi paylaşsam lan?!" dedi, "öz ağzımdan kustum kafatasımı" mısrası aklına gelince vazgeçti. "neyse" dedi, "üstaddan daha çok malzeme çıkar, ekmeğini yeriz elbet." böyle böyle birkaç dize paylaştı. birkaç erkekle manşorlaştı. bu gece de kıt geçmişti. hiçbir hatun kendisine manşor atmamıştı. belki sabaha düşerdi bir-iki tane. manşor olmasa da on yeni takipçi edinmişti ki altısı kızdı. iyi ilerleme idi bir gece için. 
bilgisayarını kapattı, nargilesini ve bulaşıklarını toparladı. ocağın üstünde köz hazırlamak da pis işti, artık bir mangal alsa iyiydi. sigaraya karşıydı. ama nargile iyiydi. yarın sabah da okuldan birkaç romantik müslüman kız kardeşine nargile içmeyi teklif etmeyi düşündü. sınav dönemiydi, kesin gelirlerdi. gerindi ve yine sevgilisiz olarak yatağına girdi. o yüzüklü parmak fotoğrafını düşündü. muvaffak olamamaktan gelecek olan utancını düşündü. "allahım sen büyüksün. doktora da gidemem ya bunun için! sen bana yardım et." diye dua edip yatağına oturdu, yedi ayet el-kürsi okuyup uzandı. rüyasında muhafazakar bir genç kızla aleksandır palavros eşliğinde çay yudumladıklarını gördü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder