5 Mart 2014 Çarşamba

Her Dünyanın Hastalığı Kibirdir Kardeşim!

Efendim, bana dini referanslarla gelerek kadın ezmeye çalışan tipler için biraz da bu anlatımım. (Sinirim geçmiyor, geçemiyor ve ve düşündükçe, durdukça ezecek şeyler aklıma geliyor. Ne çok zaman olmuş "erk"e vurgun insanla tartışmayalı; körelmişim, her şey aklıma geç gelir olmuş. Neyse) Bunun dışında da zaten kibirli olup da kibirli olmadığını zanneden müselman kardeşlerimiz için. Icık götünüzü başını toparlayın diye, uyarı mahiyetinde.

İşte, lisanstayım, ikinci sınıfta falan sanırım. Hocamızın biri ödev olarak çeviri ödevi vermiş. İşte Amerika'dan bir kitap getirmiş hocamız (ismini ne yazık ki hatırlamıyorum, hatırlasam indireceğim ya da alacağım bir yerlerden), bize de bölüştürmüş çevireceğiz işte sınıfça. Bu arada, hocamız İngilizce biliyor, yani oradan kendi kendine faydalanmamıştır herhalde. Dil sıkıntısı olsa hocadan kıllanırdım. Kitap çok ilginç bir kitap. İslam Edebiyatı üzerine. Dönemin İslamî tartışmaları ile şekillenen şiirlerden bahsediyor.

Bana sanırım 25 sayfa civarında bir yer düşmüştü (ulan, tüm kitabı alaydım ya fotokopi olarak! Şimdi şimdi anlıyorum kıymetini). Tüm sınıf sövüyor tabii böyle bir ödeve. Demesi ayıp, tercüme ofisine veren felan vardı ödevi. "O kadar yüksek burs alınca böyle rahat para savuruyorlar herhalde" diye düşünmüş ve çok sinirlenmiştim. Bir kısmı da sevgilisine çevirttirdi. Ben de bir arkadaşımdan yardım aldım ama beraber çeviriyorduk ve sonrasında da hocaya gidip "ama zor metindi hocaaaam bikbikbik" diye ötmeyen yine tek ben oldum, kendileri tek cümle çevirmemişken ötüp durdular. Ha, o dönemde benim de yaptırabileceğim birisi olsaydı çevremde yaptırır mıydım ödevi ona bilmiyorum ama şu andaki etik anlayışımla hiç uyuşmuyor. O zamanki etik anlayışımın sertliğinden şüpheliyim ve net hatırlamıyorum. Neyse. Metin çok ağırdı ama gerçekten de. Hatta tercüme ofislerinden birisi arkadaşlardan birisine "bir daha böyle metin getirme bize" demiş falan. Kız öyle demişti. -Reklamlaaaar-

Benim çevirdiğim kısımda bilimum her peygamberin isminin İngilizce karşılığını öğreniyordu insan. Uzun uzun 12. yüzyıldaki İslamî tartışmalardan "Yaratılış"ı ele alıyordu o bölüm. Çok ilgimi çeken bir kısım olmuştu. Aynı şekilde bana yardım eden arkadaşım da "çok mantıklılar laaaaan" diyerek gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Şimdi o metindeki en dikkat çekici ve asla unutmadığım ve muhtemelen de unutmayacağım tartışmayı size özetlemeye geldi sıra. ("Amanın bu hatun münafııııık" nidaları ile gelmeyin bana bunları aktarıyorum diye. Emin olun o dönemdeki din alimleri şimdikine bin basar, dertleri "Aleviler şöyle, Sünniler böyle"den çok daha öte ve kafayı çalıştırmışlar.)

Efendim, 12. yüzyıldaki İslam alimleri "şeytanın cennetten kovulması" konusunda oldukça düşünmüşler. Bu varlık neden kovuldu? Suçu aslında neydi ya da gerçekten de suçlu muydu? Bize burada farklı bir şey anlatmaya çalışıyor olabilir miydi Yaratıcı? Bir grup bir önerme ile karşımıza çıkıyor önce. Diyorlar ki özetle; "Allah insandan evvel şeytanı (melek olmayan, iradesi ve düşünme kabiliyeti olan, ateşten bir varlığı) yaratmıştı. Onu yarattığında da aynı insana demiş olduğu gibi demişti ki 'Benden başkasına secde etmeyeceksin. Senin tek üstünün, seni tek yaratan Benim." Sonra insanı yarattı Allah. Ardından da şeytana dedi ki 'Bu yarattığım insana secde edeceksin!' Yani Allah bunu diyerek kendi ile çelişmişti. İlk verdiği emre uygun olmayan ve muhtemelen Allah'a aşk duyup düşünebilen bir varlığın reddeceği bir emir. Şeytan da Allah'a olan aşkından bunu reddetmişti. Yani ortada bir suçlu var ise o da Allah'tı. Şeytan burada tamamen aşkının ateşi ile maşuktan vazgeçemeyen olmuştu. Bu büyük aşk ise şeytanın cennetten kovulup lanetlenmesi ile son bulmuştu." Bir açıdan baktığımızda bu önermeyi sunanların haklılığı var. Ancak bu önermeye o dönemde yanıt verenler daha mantıklı bir sav ile ortaya çıkıyor. Diyorlar ki "Evet, Allah şeytana önce sadece kendisine secde etmesini emretmişti. Ancak şeytanın buradaki sınavı farklı idi. Önemli olan insana secde edip etmemesi, ilk emri unutup unutmaması değildi. Şeytanın kibrinin ölçüsünü net biçimde görmekti. Şeytanın Allah'a karşı çıkışı 'Senin ilk emrin sadece Sana secde etmemdi. Senden başka da İlah tanımam. O sebeple insana secde etmem.' şeklinde değildi. 'Ben ateşten yaratıldım o ise pis çamurdan. Malzememiz farklı ve benim malzemem daha kuvvetli. Bu sebeple ben ondan üstünüm ve üstün olduğum için secde etmem' şeklindeydi karşı çıkışı. Yani katıksız kibir. Şeytanın cennetten ve huzurdan kovulup lanetlenmesinin sebebi emri yerine getirmemesi değil, kibriydi. Bu durumda insanlar olarak görmezden geldiğimiz en önemli günah da kibirdir. Kibir sadece kovulmayı değil, lanetlenmeyi ve affedilmemeyi de beraberinde getirir."

Benim çok mantıklı bulduğum bir yanıt bu. "Kibir"in nasıl bir sorun olduğunu görmemizi sağlar mı bilmiyorum. Ama kendisine "Müslüman" diyenlerin oturup bunu tekrar düşünmeleri gerekir. İsrailoğullarının başına ne gelirse kibirlerinden gelir mesela Kur'an'da anlatılanlara göre. Ekler de "Onlar gibi kibre kapılmayın, kendinizi üstün görmeyin" diye. Bu durumda gerzek ötesi bir şekilde "Biz erkekler kadınlardan önce yaratıldık. Siz de bizim parçamızdan yaratıldınız. Yani bizdensiniz, yani biz üstünüz" gibi kibir dolu, kendini ve haddini bilmezce laflar beni çileden çıkartıyor. Kafalarını duvara gömmek istiyorum.

Evet sevgili kendini Müslüman addeden kardeşlerim. Kibrinizi yenmeye ne dersiniz? Üstünüzdeki şu pisliği de atsanız artık, ha? Nasıl olur?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder