23 Temmuz 2013 Salı
Hayvanat Bahçesi Masalı - The Zoo Story
Birisine desek ki "isminde 'hayvan' geçen bir kitap ismi söyle" diye kesin "Hayvan Çiftliği" der, okumamış olsa da anlatır da anlatır. Vay atlar şöyle de böyle de, vay domuzlar, amanın pis kapitalizm falan; saydıkça sayar. Çünkü ortadadır. Çünkü distopyadır. Çünkü tamamen gerçeklik söz konusu değildir bizim dünyamızda, en azından şimdilik.
Peki bana bu soru sorulsa ben ne yanıt verirdim... Çok da düşünmüyorum açıkçası, bir Edward Albee oyunu olan Hayvanat Bahçesi Masalı (The Zoo Story) derdim. Bu vesile ile normalde sevmediğim, insanın asabını bozan, kendini beğenmiş "Mesleki İngilizce" dersi hocamıza da teşekkür ederim beni Albee ile tanıştırdığı için. Yaptığı tek doğru şey bu muydu dersimizde bilmiyorum. Ama bana buymuş gibi geliyor. Her ne ise...
Oyunun İngilizce metnini internette bulmak çok kolay. Türkçesi de vardı, biraz bakarsanız. Ondan size uzun uzun olay falan anlatmayı planlamıyorum. Bence okuyun, kısa zaten. Alacağınız tat ise apayrı, inanılmaz bir zevk. Böyle tarif edemedim.
1958 yılında yazmış Albee oyunu. 1959'da Almanya'da oynanmaya başlamış. Amerika'da oynanabilmeye başlaması ise oldukça sancılı bir süreç. Yoğun Amerika eleştirisi sebebiyle özellikle oynanması yasaklanır daha hiç sahnelenemeden. En ilginci ise Albee'nin daha ilk oyununun bu kadar kuvvetli, sert, vurucu ve düzgün olması. Doğuştan yeteneğinin yüzümüze gözümüze sıçraması ve bizim de azıcık da olsa sebeplenebilmemizi ümit ediyorum.
-I have been to the zoo.
"İntihar etmeyeceksek içelim bari!" der gibi. Gözümde çok mühim bir giriş cümlesi bu. Düzgün ama özensiz giyinmiş Jerry bu cümle ile başlatır oyunu; "i have been to the zoo." Meali; hayvanat bahçesindeydim, artık değilim ama etkileri üstümde. Bir zamanlar hayvanat bahçesinde olmuş olduğumun farkındayım. Peter bunu anlamaz bile, en doğrusu umursamaz. Baştan duymaz, çünkü etrafında olanı umursamamaktadır Peter. Bir pazar günü bir öğle sonrası Central Park'ta bir bankta oturmaktadır Peter. Elinde kitabı, gözünde kemik çerçeve gözlükleri, tipi düzgün, özenli... Jerry yanaşır ve delicesine bunu söyler. Sonra tekrar eder bunu. Oyunun devamı bu iki kişinin arasındaki diyalogdur.
İşte şu andan sonrası spoiler sayılır. İsterseniz okumayın oyunu okumadan, siz bilirsiniz.
Bu diyalogta Peter önce "Amerikan rüyasını" hakkıyla gerçekleştirmiş insan gibi görülmektedir. Amerikan rüyasının temel taşlarının ne olduğunu filmlerde çizilen ideal aile tiplemesi ile düşünebiliriz mesela.Çok uzağa, öyle akademik takılmaya falan gerek yok. Biri erkek biri kız (erkeği önce demek mühimdir,lütfen) 2 çocuklu, köpeği olan, eşiyle sevişerek evlenmiş bir aile. Eşler heteroseksüel. Arabalarının olması da mühim bu arada tabii. Her ne ise.Peki Amerikan rüyasını gerçekleştirmiş görülen Peter? Evli, iki kızı ve bir papağanı var. En önemlisi ise bir pazar öğleden sonrası Central Parkta oturuyor olması. Çünkü pazar öğleden sonraları Central Park eşcinsellerin buluşma yeri. Yani Peter aslında eşcinsel. Zorunlu olarak heteroseksüel bir hayat sürüyor. Amerikan rüyası yerle bir olur burada. (Bu noktada belirtmem gerekir ki Albee bir eşcinseldir ve tüm oyunlarında mutlaka bir eşcinsel kahramana yer verir.)
Jerry devamlı Peter'in "eksiklerini" Peter'in yüzüne vurur. Aslında onun o rüyaya uygun olmadığını ima eder. Peter devamlı sinirlenir. Çünkü o sıradan, Amerika'sının istediği gibi bir yaşam sürmeye çalışmakta, hiç değilse öyle görünmesini istemektedir. Jerry saldırır, Peter sinirlenir; Peter sinirlenir, Jerry saldırır. (Sözle saldırır yani, Peter'in tüm açıklarını ifşa eder)
Hayvanat Bahçesi ise apayrı bir güzellik. Hayvanat bahçesi bizim yaşamımız aslında. Şu anda yaşadığımız hayat bir hayvanat bahçesi. İnsanlar arası ilişkilerde demir parmaklıklar var. Kimse kimseyle doğrudan ilişkiye girmiyor. Her şey başkalarının isteğine göre şekilleniyor hayatımızda. Onların istediklerini yiyip içiyoruz. Onları eğlendiriyoruz. Özgür olduğumuzu sansak da aslında özgür değiliz.
Jerry'nin ana planı da Peter'i bu bahçeden kurtarmaktır aslında. Bunun için de canından olması gerekmektedir. Kendi canından olarak Peter'in bu bahçeyi düşünmesini sağlar. Zaten bahçeden çıkmış olsa da tam olarak etkisinden kurtulamamıştır Jerry. Ölüm ile son bulur etkiler. Peter içinse yeni,özgür bir hayat başlar.
Bazılarınızın "ne var bunda" dediğini duyar gibiyim. "Ne ehemmiyeti var?" Bu oyunun böyle bir hikaye ile anlatabildiklerini sen başka bir hikaye ile, doğru kelimelerle ve etkileyici bir kurgu ile anlatabiliyorsan, buyur anlat, sonra da konuş derim. Ama Albee'nin dehasını aşağı görmek kendi salaklığını deha zannetmektir. Kimse kusura bakmasın. Belki ben anlatamadım tam. Çünkü heyecanlanıyorum bu oyunu okudukça. İçimden geçiyor devamlı; "I have been to the zoo."
Şöyle bir şey daha var. The Zoo Story'i bilenler dahi neden Hayvan Çiftliği'ni önce söylüyor? Bence bu noktada psikoloji işin içine giriyor. Hayvan Çiftliği'nin olma ihtimalinin düşük olması vs sebepleri yukarıda dillendirmiştim... İşte, her şeyi hayvanat bahçesinin gerçek olması bozuyor. İnkar ediyoruz o gerçekliği, kabullenmiyoruz.
Oyunda değinilecek şok şey var ama hepsini anlatırsam ne tadı, ne anlamı kalır ki? Ayrıca tez yazmıyorum ben burada :) Biraz da siz çözmelisiniz, çözemiyorsanız da makalelerden destek almalısınız bence. Edebiyatın tadı böyle çıkıyor.
Şu anda 85 yaşında Albee. Daha da yaşaması için dua ediyorum. Daha başka oyunlar da yazmalı. Ölümsüz olsa da olurdu ama o mümkün değil işte, yapacak bir şey yok. Baksanıza şu fotoğrafına, yirim!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder